Kasım 25, 2011

Karşılaşmak

Oturuyorum arkadaşlarımla bir gece Taksim'de daha önce hiç gitmediğim bir barda. Yanımdaki insanlardan bir tanesi yaklaşık bir yıllık arkadaşım. Diğerleriyle o gece tanışmışım. Hep birlikte gülüp eğleniyoruz. Sanki birbirimizi hep tanıyormuşuz gibi şakalaşıp, biralarımızı tokuşturuyor ve kahkahalar atıyoruz. Farklı farklı ülkelerden insanlar yanımdakiler ama sanki beraber çok şey yaşamışız gibi konuşacaklarımız bitmiyor.

Sonra bir anda gözüm birine takılıyor. Görünce hemen tanıyorum. Yılı geçkin bir süre hemen her günü beraber geçirdiğimiz eski sevgilim. Birbirimizle hemen her şeyi paylaşırdık. Sürekli el ele, kucak kucağaydık. En yakın arkadaşıydım onun. Taksiye biniveriyor, hiç tanışmıyormuşuz gibi. Birbirimizi hiç daha önce görmemişiz gibi. O kadar şey hiç yaşanmamış gibi.

Onun yanında benim tanımadığım insanlar, benim yanımda onun tanımadığı insanlar. Birbirimize tamamen yabancı olmuşuz. Sokaktan geçen herhangi insandan biri olmuşuz. Ne garip..

Kasım 22, 2011

"Senden çok fazla şey beklemiyorum ki? Keyfimiz kaçmasın yeter." Şu lafı söyleyene kadar nasıl çatlar göbek. Artk insanlardan çok fazla şey beklemeyecek kadar çok şey bekledim zamanında. Hepsi tırt. Ben de onlara tırtım. Bir insanı başka bir insanın müthiş derecede etkilemesi mümkün değil ki. Öyle tüm yüzlerimizi atıp tamamen neysek onu koyar mıyız birilerinin önüne? İnanasım gelmiyor. Yüzlerimiz çok. Onun sevmeyeceğinden emin olduğumuz yüzümüz gözükmese de yüzsüz olmayız nasılsa ve saklayacak bir şeyler hep buluruz.

Kasım 20, 2011

romantik şeyler

sevgiliyle uyanmayalı çok zaman geçmişti. uzun zamandır sevgilim yoktu çünkü. sonra da fırsat olamamıştı filan işte. uzuuun zaman sonra sevgiliyle uyandım. sarılmışız birbirmize. saçları yüzüme gelmiş. ben hiç rahatsız olmamışım. kokluyorum saçlarını. o kadar şeye rağmen çok güzel kokuyorlar hala. sarılıyorum belinden. ohh öpüyorum bi daha mis gibi. o da beni öpüyor. nefesi çeneme geliyor, gülümsüyorum kendi kendime. devam ediyoruz uyumaya.

Kasım 09, 2011

profiterol

kurban bayramı yerine tanrıyı profiterol bayramı yaratmadığı için kınamalı değil miyiz? profiterol sizce de bunu haketmiyor mu? şu çikolataya, şu kremaya bir baksanıza!

Kasım 01, 2011

rüzgar suratlarına çarpıyor, omuzlarını yalayıp arkalarına sokuluyordu. öyle gözlerini kurutacak kadar sert değilse de kendini hissettiriyordu. el ele yürüyorlardı, tedirginlerdi. karanlık çökmüştü ve tek bir sokak lambası yanmıyordu. bir ağacın dalı çıtırdasa birbirlerinin elini daha da sıkıyor ve birbirlerine iyice yanaşıp öyle yürüyorlardı. hiç kuş yoktu ağaç dallarında. tek hayat belirtisi rüzgarın yaprakları uçuşturmasıydı. mevsim gereği sararmış yapraklar dallardan toprağa taşınıyordu. az sonra ayın önünden bulutlar dağıldı. ayışığında birbirlerine baktılar, gözleri parladı. kısa boylu olan parmak uçlarında yükselip diğerinin gözlerini öptü.