Temmuz 06, 2012

Nasıl da karışıverdi işler!

Hayatımdan yırtıp atasım gelen insanlar var. Önce bi güzel tokatlasam. "Napıyon lan yarrrrrak!" diye bağırsam. Sonra da çıksa gitse hayatımdan.

Aslında yok yok benim istediğim bu değil. İstediğim, şu boku çıkmış insanlıktan kendimi yırtıp atmak. Çeksem gitsem bir sabah saat 5 gibi. Güneş daha yeni doğarken. Akşamın serinliğiyle güneşin sıcağı daha homojen dağılamamışken birbirine yanıma pek fazla bi eşya almadan çıkıp gitsem. Öncesinde hiç hazırlık yapmadan, kimseyle vedalaşmadan yapmalıyım bunu. Mesela cuma günü işe gitsem, akşam eve gidip bi yemek yapsam, süslenip püslenip dışarı çıksam, arkadaşlarımla içsek eğlensek genellikle olduğu gibi ve cumartesi sabahı 5'te ben kendi kendime uyanıversem yatağımda. Bir anda açıversem gözlerimi ve çantama bir kaç parça şey koyup düşsem yola. Anahtarımı da almalıyım, hiçbir şey yokmuş gibi davranmak gerek çünkü. Çıkmadan da bi bardak su içerim mutfaktan. Sonra ver elini insan ıssızı yerler. Deniz kenarı olmalı ama. Bir sonraki sabaha denizin o sakin fısıldayan sesiyle uyanmalıyım. Güneş gözüme girince açıvermeliyim gözümü ve sadece iki metre ilerimde salınmakta olan denize atmalıyım kendimi çırılçıplak. Sizin olsun kıyafetleriniz diye söylenirdim herhalde bir taraftan da. Denizden çıkıp aç olduğumu hissedince bi pişmanlık yaşar mıydım bilemiyorum ama biraz uğraşırsam bu sorunu da halledebilirim bence. Allah aşkına insan ilişkilerini yürütmekten daha zor olamaz ya yiyecek bulmak! 

Tek başıma çırılçıplak güneşin altında yatar bütün vücudumu, sizin görmenizin ayıp/günah sayıldığı vücudumu güneşe sergilerdim batıp yerini aya bırakana kadar. Sizlerden uzak, ayıplardan, sorunlardan, teknolojiden ve paradan uzak hayatta kalabildiğim kadar yaşar, şehirde doktordan doktora koşarak 100 yıl yaşayacağıma 35 yaşımda güneş çarpması ya da susuzluk/açlık gibi bir sebepten ölmeyi yeğlerdim. (Birazcık cesaretim olsa)

Temmuz 02, 2012

Sinirlilik hali

Daha bir kaç dakika önce bitirdiğim Aslı Erdoğan'ın Kabuk adam romanının da etkisiyle unutma konusuna yoğunlaştı kafam. Eski sevgilinin şu an başkalarıyla seviştiğini düşünmek mesela çok acayiptir. Kendini garip hissettirir. Çok ayrıntıya inince ya katlanamaz ya da şaşırıp kalır insan, bilemiyorum. Kendisini aldatılmış hissedenleri bile gördüm böyle bir durumda. İnsan evladı acayip bir mahluk. Sinirlendirebilir bazen bu tür düşünceler ama ben hep merak ederim sinirlenilen eski sevgili mi yoksa insan kendi kendine mi sinirlenir diye.

Bir başka insana sinirlenmek çok zordur bana kalırsa. Kimi bu kadar ciddiye alıp kendini yıpratır ki insan. Sinirlenmek için önemsemelisin. Önemsemek için -sinirlenecek kadar- beklentilerini yüksek tutmalısın. Birinin sana elma getireceğini ummuyorsan, elma gelmediğinde sinirlenmezsin. Bir başka insandan ne kadar şey bekleyebilir insan ki beklediği olmasın ve sinirlensin. İnandırıcı gelmiyor bana. Bu kadar kontrol edemeyeceğin bir şeye güvenmek çok zor. Belki kendi kontrolün dışında olduğu için sevme güdünü artabilir ama sevgiyle güvenin hiç alakası olmadığını ve hatta güvenin/güvensizliğin sevginin düşmanı bir duygu olduğunu düşünürüm.

Uykusuz halimle daha da yazamayacağım içimde çeşitli coşkulanmalar yaşansa da. Sevgiyle kalın...