Kasım 26, 2013

Öpüş

Baktım, o da baktı. Çok severim bakışmayı. Göz değişik bir şey. Çok eleveriyor insanı, biraz pis bir organ o yüzden. Halbuki öylesine bir organ o da. Ama bütün vücudun hissettiklerini şak! diye söyleyiveriyor. Öyle çok bakmamakta fayda var içe kapanık olmak isteyenler için.

Ben öyle biri değilim. Onun da anlatmak istedikleri olacak ki o da kaçırmadı gözlerini ve birbirimizin gözüne baktık. Önce gülümsemiyorduk ama bakmaya devam ettikçe gerginleşti dudaklarımız - ikimiz de biliyorduk ki gerginleşen dudaklarımız yoluyla da birbirimize temas edecektik ve nefeslerimizi de hissedecektik birbirimizin. Biliyorduk çünkü gözlerimiz söylemişti. Herkes bilir böyle şeyleri.

Sonra bakışlarımız birbirinden uzaklaştı ve havadan, sudan, müzikten, komik şeylerden, ortak arkadaşlarımızdan konuşmaya devam ettik. Bir yandan biramızı içiyorduk. Biralarımızı içtikçe daha çok konuşuyorduk.

Zaman zaman bakışıp gözlerimizi geri çektik birbirinden. Bakışmayı seviyor herhalde o da.

Bilmem kaçıncı biramızı içerken tekrar bakıştık. Hafifçe dudağını ısırdığını gördüm. Dudağını ısırınca benim içimde bir şeyler yanmaya başladı. Bakışları sarhoşlukla baygınlaştıkça benim içim daha çok yandı. Dudak ısırığını da yanmayı da çok severim.

Ne güzel gün; sevdiğim her şeyi art arda yaşıyorum.

Zaman geçti. Kahkahalar, bakışmalar, konuşmalar, bakışmalar, danslar, bakışmalar... Oturduk tekrar yerlerimize bir baktım, çok yakın oturmuşuz birbirimize. O kadar yakın ki, uf!

Bir anda yanağımda dudak hissettim ve dönüp dudaklarını öptüm. Bilmiyorum kaç dakika sürdü bu öpüş. Sanki yarım saatmiş gibi ama 3 dakikaymış gibi de. Bilmiyorum.

Öpüşmeyi de çok severim ben. Ağızlar arasında bir santim varken alınıp verilen nefesin hızı en sevdiğimdir ama.

Sevdiğim her şey art arda oldu o gün.

Kasım 17, 2013

Evrim Hakkında Eksik ya da Yanlış Bilinenler

-Evrim, canlıların mükemmele doğru aldığı bir yol değil, bulunduğu koşullara en uygun şekilde yaşaması yani bulunduğu ortama adapte olmasıdır.

-Evrim bazılarını rahatsız eder çünkü evrim hakkında artık şüpheye düşülmediği zamandan itibaren insan biriciklik özelliğini kaybedip, herhangi bir hayvan halini almıştır. Bu durumda -yalnızca büyük beyinli maymunlarız- hayvanlardan farklı yaşamamız anlamsızlaşır ve ahlak önemini yitirir.

http://bbs.lnu.edu.cn/nForum/att/book365/860/355

-Evrime inanmak diye bir şey yoktur. Evrimi bilir ve kabul ederiz.

-Hala (bilimsel adının ne olduğunu bilmediğim) kuyruklar çıkmaktadır bazı insanlarda. Bu da şunu kanıtlar; insanevladının atasının kuyruğu vardı. Evrime uygun olarak bu kuyruk yok oldu ama bu genler bazen kendini hatırlatırlar.

Aynı şekilde yunus mu balina mı neyse o hayvanın da önceden arka ayakları da vardı. Hala o ayakların yerinde minik kemikler bulunur ama dışardan bakınca görülmezler. Yine de bir tanesinde arka yüzgeçleri de çıkmıştır. Şöyle:


-Asla maymundan geldiğimiz iddia edilmemiştir. Yakın akrabalık mevzu bahistir.


Gökdelen - J.G. Ballard


1975'te yazılmış bir roman. Ne zaman yazıldığını hiç tahmin edemedim okurken ve aslında en çok merak ettiğim bilgilerden biriydi. Sabrettim, bitirince baktım. Bu kadar eski bir tarihte yazıldığını hiç düşünmemiştim.


Roman bir gökdelende geçen yaşamın özeti gibi. Nasıl yok ediyor kendini insanlık, bunu bir binanın içine uyarlanmış halde hızlıca okuyup bitiriyoruz. Olduğundan farklı bir şeye dönüşen bir toplumu anlatıyor Ballard. Okurken başlarda "Ama bu kadar olmaz!" dedirtiyor. Devam ettikçe normalleşen bir çöküşe dönüşüyor yaşadıkları. Roman bir sonuca erseydi belki bu kadar inandırıcı olmazdı ama dönüşümün biri bitip diğeri başlarken roman sonlanıyor ve "Her şey olabilir" gibi geliyor. Dikkatimi çeken bir şey de Ballard'ın anlattığı -zaman zaman absürt denebilecek- olayları okuyucuyu yönlendirmeden anlatması. Herkes kendi bakış açısına, değerlerine göre etki altında kalmadan kişisel yorumunu katabilir.

İmkansıza inandıran bir roman.

Erkeklik

Erkeklik çükle ilgili bir durum değildir. Öncelikle bunda bi anlaşalım.

Nice çüklüler gördük erk sahibi olmanın verdiği gururla kontrol ve güç sahibi olduklarını düşünmüyorlardı. Çükleri yalnızca bir organlarıydı. Erk sahibi olmak isteğiyle çıldırıp şuursuzca hiyerarşi yaratmaya çabalayan az denyo yok tabii etrafımızda. Bunu da biliyoruz, görüyoruz.

Kontrol etmek, söz sahibi olmak, baskınlık kurmak hedeflerine son derece rahatsız edici ve zarar verici şekilde ulaşmaya çalışan kişilerdir bunlar. Sevgililerinin sahibi, kız kardeşlerinin ve hatta annelerinin namus bekçileri, babalarına ve ağabeylerine saygınlık olarak anne ve kız kardeşlerinden daha yakın, sözünü dinletmeyi başlıca görev bilen kişiler. Kıskanınca öldürmeye kadar hak sahibi olan, cinsel istekleri tatmin edilmesi gereken, yönlendirilmeye asla ihtiyacı olmayan, her şeyi bilen kişiler.