Bazen sığınamamış gibi hissediyorum. Saçlarımdan başlayıp ayaklarıma giden bi his. Ne sevişim ne sevmeyişim sığıyor hayatıma. Ay ne duygusallık? Sevmelerin bi önemi var gibi değil mi? Sevme neye yarar tek eşlilik, tek sekslilik ve diğerlerinin önemi varken? Sanki yalanmış gibi hislerim. Hissettiklerim normlara uymadıkça yokmuş gibi.
Yok mu benim hislerim?
"No! Onla yattın dün ya da az önce. Şu an beni sevemezsim!", "Aman Tanrım, nasıl katlanıcam buna, onla nasıl öpüşür/bakışır/sevişirsin?" SIÇAYIM!
Lan! Sevgimi nasıl yok saydın? Tertemiz. Yıllarca. Günlerce. Ah be! İnsanın hissi hep yok sayılır da bir tuhaf olmaz mı? Bir tuhaf oldum. Kimseyle irtibata geçesim yok. Derdoluktan değil. İrtibata geçtiklerimin derdoluğundan. Hem kendinizi hem beni yaktınız. Ne güzel sever sevilirdik. Bok ettiniz sevgili flörtlerim. Bence kendi hislerinizi de yok saydığınızdan. Ben sizin duygularınızı yok saydım diye kendinizi avutup beni silmeye çalışırken. Yazık oldu be canım. Benden, senden çok nasıl da alıştığın hislere kapıldın bi düşünsene.
Kiminin sesini uzaktan da olsa dinlemeye, kiminin uzaktan da olsa gülüşüne tanık olmaya mecbur kaldım. NEDEN? Çünkü onla nasıl flört eder, öpüşür, sevişirim? Seni gidi hiç çaktırmadan saman altından su yürütücü, seni gidi gizliden kalp kırıcı, seni gidi olamaz dediklerini yapıcı. Ah ne kızgınım ama alıştım ve alışma halime ayrı hızdım.