Şubat 07, 2012

Gertrud - Hermann Hesse


Benim okuduğum Kamuran Şipal çevirisi 
Kitaba adını veren Gertrud, esas adamın aşık olduğu kadınlardan üçüncüsü. Üç kadınla da pek fazla bir şey yaşamıyor aslında. Hatta kitabın yarısına geldiğimizde Gertrude henüz peyda olmuyor bile. Romanda esas adam, Kuhn tamamen kendi iç dünyasını anlatıyor. Odakta Gertrud yok. Olaylar onun etrafında dönmüyor. Modern insanın yaşadığı yalnızlık hastalığı romanın asıl meselesi. Buna farklı yorumlar da yapılabilir elbette ama benim açımdan insanların nasıl kendi haline ve diğerlerinin etkisi altında olduğu Hesse'nin anlattığı. Romanın adını Kuhn, Gertrud için beslediği bastırılmış duygularının hatrına koymuş sanki.

"...yoksulluk içinde, zahmet ve meşakkat içinde geçti yaşamım, öyleyken başkalarna zengin ve şahane bir yaşam gibi görünüyor, hatta bana da öyle göründüğü oluyor bazen." 

Kitabın orijinal adı Gertrude
Yeni çağın bir insanı Kuhn. Varlıklı bir ailesi var ve maddi sıkıntı yaşamıyor hiç. Tatminsizlikleri ve çelişkileri ona zahmet ve meşakkat getiren. Oysa zaman içinde ünlü bir sanatçı oluyor. Çok mutlu olması gereken zamanları, içten içe neşe içinde geçirmiyor. İç dünyası çok kalabalık. Fikirleri, hisleri o kadar kalabalık ki ne düşüneceğini ne yapacağını şaşırıyor. İnsanların yaşamayı hayatta kalmakla karıştırıyor olmalarına şaşırıyor. Hayat bu kadar zor ve karmaşıkken nasıl oluyor da insanlar "sabahleyin yataktan kalkmayı kıvançla karşılar, yiyip içecek olmalarına sevinir, yeterli görür bunları, durumun başka türlü olmasını istemez." hayret ediyor.

25 yorum:

kendinedikkatet dedi ki...

BENİMLE TARTIŞIR MISIN?

kendinedikkatet dedi ki...

iyi - köyü bir şey.

kendinedikkatet dedi ki...

bu kitapta hiç şükretmek terimi geçiyor mu?

gizemtas dedi ki...

selam! kitapta sanırım şükretmek hiç geçmiyor. tabii koca kitabı tekrar gözden geçiremiyorum şimdi ama şükür mantığında hiçbir şey yoktu. ayrıca tartışalım tabii.

kendinedikkatet dedi ki...

yıllardan birgün ünv. hayatımda sınıf ahalisi tarafından hiç sevilmeyen okul bitince teşekkür edilen bir hocamız bize 'ana tanrıçadan mevlanaya' kitabını zorla okutmuştu (hayatımda okuduğum en güzel kitap).ilk insanların ana tanrıçaya tapmalarından başlayıp boyundan büyük aleti olan dünyanın en iyi korunan heykeline ardından da mevlanaya geçiş yapan bir turist rehberi kitabı idi.insanın, kadının doğurganlığına duyduğu saygıdan bu doğurganlıkta erkeğin oynadığı rolü farketmeleri itibarı ile kadını yüceltmekten vazgeçip erkeği yüceltmeye başlamalarından bahsediliyor. kadının saygı gördüğü dönem sadece ana tanrıça yani toprak ana dönemi miydi? kızma tamam mı :)

kendinedikkatet dedi ki...

http://www.youtube.com/watch?v=3bINmmNpViM

'one day the sun will shine on u'

bu şarkı sana gelsin söylemeyi unutmuştum.

gizemtas dedi ki...

kitapla direkt alakalı bi konu olmadığı için kendi fikrimi söyleyeyim. sürekli hamile kalıp bir şeylere ihtiyacı olan taraf olduğuna göre hiçbir zaman saygı gördüğünü düşünemiyorum. gerçi bu mantıkla düşününce şimdi erkeklere de saygı duyulmuyor.

bu işlerin geçmişiyle ilgili bir türlü ne düşündüğüme karar veremedim. erkek her zaman fiziksel olarak güçlüdüyse ve eskiden fiziksel güç her şey demektiyse, doğurmayı normalleştirene kadar kadının içinden insan çıkması kadından biraz korkmalarına, kutsallaştırmalarına neden olmuştur. öyle de olsa kadının erkeğe göre korunması gerekmiştir. sürekli hamile kalınca iyice güçsüz ve meşgul oluyordur kadın. erkeğin korumasına gerek olmuştur filan. hayatı senin elinde olan bir şeye de ne kadar taparsın ki. bir de söylediğin gibi doğurganlıkta erkeğin etkisi de anlaşılınca iyice kadının kutsallığı kalkmıştır ortadan.

bi milyon fikrim var ama hiç biri için daha doğru diyemiyorum:)

kendinedikkatet dedi ki...

attisi biliyor musun?

kendinedikkatet dedi ki...

http://www.youtube.com/watch?v=6O4_C68PmFI

bu şarkı da senin olsun
hikayesi çok hüzünlü. kadın denilen varlığa güveni sarsan bir hikaye.

gizemtas dedi ki...

attis hakkında çok derin bilgim yok. ne geldi aklına onunla ilgili?

kendinedikkatet dedi ki...

beyefendi kibelenin sevgilisidir.
halkımızın kabul etmdiği yılbaşının anadoludan tüm dünyaya yayılmasını sağlayan ölümlüdür.
kibele bir tanrıça ama sevgilisi bir ölümlü :)

dünyada kadınların değer gördüğü bir yer biliyor musun?

gizemtas dedi ki...

dünyada insanların değer gördüğü bi yer bilmiyorum açıkçası. değer gören tek şey alışkanlıklar.

kendinedikkatet dedi ki...

'kadın cinayetlerini durdurun, kadın dernekleri, kadın kolları, kadın kuruluşları, kadın hakları' kendilerini biraz ön planda tutmaya çalışıyorlar engel olanda yok ama süreklilik de sağlayamıyorlar.
erkekler ölmüyor mu?

gizemtas dedi ki...

kadınların öldürülmesi konusu başka. öldürülmek değer görmemek mi bilmiyorum. Burda alışkanlıklar yüzünden erkekler tarafından öldürülen kadınlar söz konusu. bu kuruluşların derdinin erkeklerin gözünde kadınların değer görmesi olduğunu sanmıyorum. kadınlarla erkeklerin farklı şartlarda yaşaması, haksızlık-hukuksuzluk o insanların meselesi. tabii ki kendilerini ön planda tutacaklar.

erkekler ölmüyor mu? her insan ölüyor ama her insan öldürülmüyor.

kendinedikkatet dedi ki...

kusuruma bakma kelime özürlüyüm anlatamadım.
bir de kadınlara sorduğum bir sur var
'feminizm kocayı komünizm parayı bulana kadardır'.
bir de senin parmak uçlarından okuyabilir miyim?
feminizm nedir?

gizemtas dedi ki...

benim parmaklarımdan feminizm insanın kadın olmasından ötürü sınırlandırılmaması, cinsiyete bağlı kuralların ortadan kalkması için çabalar.

o yazdığın lafa hiçbir laf etmeyeceğim. gülüp geçmekten başka tepki veresim gelmiyor böyle zırvalıklara.

kendinedikkatet dedi ki...

cümleyi ben söylemedim tırnak içerisinde dikkat eyle :)
tüm erkekler pislik mi?

gizemtas dedi ki...

ben de sana laf etmedim o yüzden, lafa laf ettim:)

tümü değil bence.

kendinedikkatet dedi ki...

bazilari dusmanca tavirlar sergiliyor kadinlarin. fakat ihtiyaclari basgosterdiginde erkege ihtiyac duyuyor. kadinlarin parmak uclarindan dehsetengiz yazilar okuyorum bazen sardim ben bu kadin erkek ya da erkek kadin iliskisine. ben, zaten esit olan kadinlarin esit olmasindan yana degilim biliyor musun? :)
hatta daha ustun olmalarini istiyorum bu cok hos olur kimseden korkmadan istediklerini giymeleri istedikleri gibi davranmalari guzel olur. bastirilmislik ve egitimsiz karsi cins yuzunden korku duyuyorlar zamanla da bu korku erkek dusmanligina donusuyor. babalarina hatta Ataturk'e dair saygisizlik yapabiliyorlar.

gizemtas dedi ki...

bu söylediklerinin hepsi farklı meseleler. nasıl bağladığını anlayamadığım için tam bi cevap veremiyorum. bir insan feminist olunca erkek düşmanı olacak, Kemalist olacak gibi genellemeler yok. Kimseye saygısızlık yapmam şahsen ama Atatürk'e de babama da tapınıp kuralları çerçevesinde yaşamam.

kendinedikkatet dedi ki...

ilk sorduklarim biraz olsun seni tanimak icindi. kizmadin umarim.
asil mesele : neden bu derece erkek dusmanligi ile yuklusunuz? neden surekli savas icerisindesiniz?

gizemtas dedi ki...

şahsen erkek düşmanlığım yok. beni özgürleşmekten alıkoyan şeylere sevgisizliğim. yine de düşmanlık biraz fazla kalıyor hissettiğim şey için.

kendinedikkatet dedi ki...

ozgurlugunu kisitlayan ne var ya da kim ornek verebilir misin?

kendinedikkatet dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
kendinedikkatet dedi ki...

http://www.youtube.com/watch?v=2rsdZHcRM9c

bu turku sana gelsin :)