Lütfen, arasın beni. Şimdi arasın. Başka hiçbir şey istemiyorum, gerçekten. Sadece küçücük bir istek: hemen şimdi arasın. Lütfen, lütfen.
Belki düşünmezsem çalar telefon. Bazen olur ya. Hadi başka bir şey düşüneyim. Hadi! Beşer beşer beş yüze kadar saysam belki arar. Yavaş yavaş sayacağım. Hakikaten, hile yok. Üç yüze geldiğimde telefon çalarsa açmayacağım. Beş yüze gelene kadar durmak yok. Beş, on, on beş, yirmi, yirmi beş, otuz, otuz beş, kırk, kırk beş, elli. Of! Lütfen çal, lütfen.
Bu saate son bakışım olacak. Bir daha hiç bakmayacağım. Yediyi on geçiyor. Beşte arayacağını söylemişti. "Seni beşte arayacağım, sevgilim." Galiba o zaman "sevgilim" demişti. Neredeyse eminim. İki kez "sevgilim" demişti. Diğeri de telefonu kaparken. "Hoşça kal sevgilim." Meşguldü. Ofisteyken çok fazla konuşmaz ama iki kez "sevgilim" dedi. Onu aramamı sorun etmiş olamaz. Biliyorum, onları sürekli aramamam gerekiyor. Biliyorum bundan hoşlanmadıklarını. Ararsan onları düşündüğünü ve yanında istediğini anlarlar. Sonra da senden nefret ederler. Ama üç gündür konuşmamıştık. Tam üç gün. Bir de sadece nasıl olduğunu sordum. Kim olsa bunu sorar. Bunu dert etmiş olamaz. Onu sıktığımı düşünmüş olamaz. "Hayır, tabii ki sıkmıyorsun," dedi. Sonra da beni arayacağını söyledi. Bunu söylemek zorunda değildi. Ben öyle bir şey istemedim. Gerçekten istemedim. Eminim. Arayacağını söylediği halde aramamazlık etmez. Lütfen böyle bir şey yapmasın, lütfen. "Seni beşte arayacağım, sevgilim." "Hoşça kal, sevgilim." Meşguldü. Acelesi vardı. Yanında birileri vardı ama iki kez "sevgilim" dedi bana. O benim. Benim. Bir daha hiç görüşmesek de o benim. Of! Yetmez ki bu. Yetmez! Onu görmek dışında hiçbir şey yetmez. Lütfen onu tekrar göreyim. Lütfen. Çok istiyorum. Çok fazla istiyorum. İyi biri olacağım. Hatta çok iyi biri olmak için ne gerekiyorsa yapacağım. Yeter ki onu tekrar göreyim. Lütfen, arasın beni. Of! Lütfen, arasın.
Sevgili Tanrı, isteğimi küçümseme. Orada bir yerlerde oturuyorsun. Beyazlar içinde ve yaşlısın. Yine de etrafında melekler ve kayan yıldızlar var. Bir de bana bak, tek istediğim beni araması. Gülme. Gördün mü, nasıl bir his olduğunu bilmiyorsun. Sen rahatsın tabii mavi bulutların üstündeki tahtında. Her şeyden uzaksın, kimse kıramaz kalbini. Acı verici bir şey bu Tanrı, aç acı verici hem de. Yardım etmeyecek misin bana? Hadi, yardım et. İstediklerimizi yapacağını söylemiştin. Hadi, şimdi arasın beni.