- Ölmüş mü?
- Ölmüş galiba...
- Yok, yok... Nefes alıyor sanki.
- Ambulans gelse hemen!
Etrafında onlarca insan olmalıydı. Yoksa bu kadar sesin çıkması hiç kolay değildi. İyi de kimdi bu insanlar?
Hiç öpmemiş ve öpülmemişti. Öpüşmeden ölmek istemediğini fark etti. Şimdi biri eğilse ve öpse onu dudaklarından... O zaman rahatça ölebilirdi ama şimdi değil. Öpülene kadar değil. "Susun!" diye bağırmak istedi, dudaklarının ve sesinin kontrolü kendinde değildi. Et parçası gibi duruyordu vücudu olduğu yerde.
Sahi neredeydi şimdi?
Bu et parçasını hissetmiyordu. Sahiplenemiyordu kendi vücudunu. Biliyordu sadece, bu sesleri duyuran kulaklar yerde öylece uzanan et parçasına aitti. Et neredeyse oradaki sesleri duyabilirdi sadece.
Kendi ses tonunu düşündü. Hatırlayamadı. Sadece hiç öpüşmediğini hatırlıyordu. Bir de gözünün önüne gelen dudaklar vardı. Kıpır kıpır dudaklar. Gergin ya da büzüşük dudaklar. Uzaktaki dudaklar. Ah! Ne olurdu biri yakınına gelseydi de öpseydi dudaklarını. Öpmemişti. Belki de burada ölüp gidecekti. Hiç öpülmemiş dudaklarını böcekler yiyecekti. Kurtlar çenesinden girip dişlerine toslayıncaya kadar dudaklarında ilerleyecek ve sonra yön değiştirecekti. Öpülmemiş dudaklarının keyfini böcekler sürecekti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder