Nisan 27, 2012

hava ne kadar da güzel. tralalala!

Bugün hava o kadar güzel ki püfür püfür elbisemi giydim çıktım evden. Otobüsteki insanlar da cıvıl cıvıl. Herkes rengarenk giyinmiş. Güneş gözümüze, derimize giriyor. Bazı yolcular güneşten kaçmak için yerini değiştiriyor bazılarıysa ulaşabildikleri tümm güneşi kullanarak D vitamini eksiklerini kapatıyorlar.
(Şimdi düşünemem... Çalışıyorum)

Trafik açık, çok geçmeden ofise ulaştım. Henüz gelmiş olan iş arkadaşlarım da kendi aralarında havanın sonunda ne kadar güzel olduğundan bahsediyor.

Ne güzel hikaye değil mi? Hepinizin içi açıldı okudukça. Ben de biraz ferahladım ilk başta ama sonra rahatsız oldum. Bu anlattıklarıma pür neşe sevinmek için algılarımızı, mantığımızı kapatmamız gerekir. Evet, bugünönceki günlere göre daha güzel olabilir. Yine de gerçeği görmek lazım dostlar.

Bugün hava o kadar güzel ki hiç bir şey giymeden de dışarı çıksam üşümezdim. Hem de vücudumun her yeri güneş alırdı. Sımsıcak olurdu içim. Üstelik, bu güzel havada işe gitmez, çıkardım boğaza karşı bir ağacın altında oturup çekirdek çitlerdim elimde olsaydı. Fakat hiç gereği olmayan püfür püfür elbisemi alabilmek için işe gitmek zorundayım. Yarın yine gitmek zorundayım işe çünkü elbisenin daha güzelini, en güzeli alabilmeliyim.

Etrafımızı çeviren ve zamanımızı elimizden alan ne kadar çok gereksiz şey var. Havanın düne göre güzel olmasına sevinelim elbet ama bu havada işe gidiyor olmamıza, saatlerce çalışıp akşam sadece yatmaya vaktimizin kalıyor olmasına, adeta iş boyunca giyeceğimiz kıyafetimiz ve gece işten kalan yorgunluğu atmak için daha iyi bir yatakta ve odada uyumak için ömrümüzü çalışarak geçirmemize hiçbir şey yapamıyorsak da biraz şaşıralım, üzülelim. Hiçbir şey yokmuş gibi yaşayıp gitmeyelim.

Hiç yorum yok: