Mayıs 05, 2014

SÜREÇ

İkisi de öyle derin nefes alıyordu ki göğüsleri birbirine dokunuyordu her nefeste. Her dokunuşta daha derin nefes alıyorlardı. Vücutları o kadar yakındı ki birbirlerinin nefeslerini soluyorlardı. “Şimdi ne olacak?” diye fısıldadı Deniz. Bu bir soru mu yoksa şaşkınlık mı kendi de bilmiyordu. Görkem, Deniz’in saçlarını okşadı. Yüzünü avuçlarının içine aldı ve “Sadece sakin ol.” diye cevap verdi.

“Aslında,” dedi Deniz biraz geri çekilerek, “neden bu kadar gerildiğimi ben de bilmiyorum.” Arkasına yaslandığında herkesin onları izlediğini fark etti. Yaptığını iyiden iyiye garipsedi.
“Sadece alışık olmadığın bir durum. Seni anlıyorum.”
“Boşandıktan sonra daha korkak bir insan oldum.”
“Hep çok güzeldin.”

Deniz gülümseyerek sarıldı Görkem’e. Onun tenine daha da alışmıştı.
“Aslında sana nasıl davranmam gerektiğini bilmiyorum.” dedi utanarak.
“Sadece içinden geldiği gibi davran.”
“Uf! Bu insanlar hep böyle bize mi bakacak?”

Sandalyesine yaslandı Görkem. Belli ki Deniz’in baskı altında hissetmesini  istemiyordu. Birasından birkaç yudum aldı. Diğer masalarda oturup göz ucuyla onları izleyen insanlara öfkeyle baktı. Rahat yoktu bu dünyada!

“Ya bu geçici bir hisse?” diye sordu Deniz. Aslında geçici olup olmaması umrunda bile değildi. Yalnızca ellerini bağlayan korkusundan kurtulup rahatça dokunmak istiyordu Görkem’e.
“Geçici olsa bile şu an böyle hissediyorsun ve önemli olan da bu.” dedi Görkem. Her sözü nasıl da rahatlatıcıydı.
“Sen hiç benim gibi hissettin mi?” diye sordu bu kez Deniz.
“Tabi hissettim. Bunu yaşayan hemen herkes en başta böyle hisseder. Kendini suçlama.”
“Peki bunu insanlara nasıl söylerim?”
“Kimseye açıklama yapman gerekmiyor.”
“Bugün sabah uyandığımda aynaya baktım. Uzun uzun izledim kendimi. Aslında hiçbir fark yok. Ne gözlerim ne saçlarım değişmiş. Odama göz attım. Her şey yerli yerinde. Nasıl olabiliyor anlamıyorum.”
“Bambaşka bir insana dönüşmedin, Deniz,” dedi Görkem gülerek, “beni sevmek için değişmen gerekmiyor.”
“Ama 28 yaşıma kadar hiç böyle bir şey hissetmedim. Son bir haftada neler oluyor bana böyle?”
“Seni ilk gördüğüm anı dün gibi hatırlıyorum. Bu bardaydık. Yanında kocan vardı. Sen saçlarını parmağına dolayıp yavaşça geri çözerek onu dinliyordun. O da heyecanla bir şeyler anlatıyordu. ‘Ah!’ demiştim, ‘ne güzel kadın!’ Bütün gece seni izlemiştim. Sonra tuvalette karşılaştık. Ben gülümsedim. Sen de gözlerini kaçırarak gülümsedin. “
“Hatırlıyorum. Ne olmuş yani?”
“Yani, bunu sadece bir haftadır hissediyor olamazsın. O heyecanını hatırlıyor musun? Böyledir. Çünkü alışık olmadığın bir durum ve yok sayıyorsun. Hep bilirsin kendini ama hislerini yok sayarsın.”
“...”
“Susma, kızmıyorum sana. Böyle öğretmişler işte. İnsana sevmek için bile özgürlük vermiyorlar.”
“Yanında çok rahatım.” dedi Deniz ve yan masadaki adamın onları izlediğini fark etti. Gözlerini devirdi.

Deniz’in rahatsızlığını fark eden Görkem, “Biraz yürüyelim mi?” diye sordu.
“Olur.” diyerek toparlanmaya başladı Deniz.

Hesaplarını ödeyip çıktılar. Hava güzeldi. Dolunay sokağı aydınlatıyordu. Deniz içinde bulunduğu gelgitlerden çok sıkılmıştı. Seviyordu. Kocasını nasıl sevmişti? Görkem’e karşı sevgisi de öyle bir sevgiydi. Uzaydan gelmemişti ya! Bir yanı bu saçmalığı sürdürmemesini söylüyordu, diğer yanı Görkem’i delice öpmek istiyordu. Hiç konuşmadan öylece yürüdüler. Her adım biraz daha rahatlattı Deniz’i. Her adımda hissettiği baskıdan biraz daha uzaklaşıyordu sanki.  Bardaki insanlardan uzaklaştıkça kendine yaklaşıyordu. Görkem’in elini tuttu. El ele ve sessizce yürümeye devam ettiler.

Sonunda Deniz cesaretini toplayıp sessizliği bozdu.
“Bana gelmek ister misin?”


Hiç yorum yok: