Kasım 20, 2010

Yol metni

Uzundu kolları, otobüsün bir ucundan diğerine ulaşabiliyordu. Yol gibi uzun kollar. Vay canına! Daha büyüleyici, daha şaşırtıcı ne olabilir? Bu bir büyü olmalıydı, doğal olması mümkün değildi. Ince uzun kollar. Her işi başarabilirler. Bardakları, özellikle de kadehleri kusursuz taşırlar. Oturduğu yerden uzatıp kolunu sigarasını alıverir ağzından şoförün. Içerde çocuklar ve adamlar var. Daha kibar ve düşünceli gerekmiyor mu soförün? Çocuk gibi adamlar var içerde. Duman yayılıyor her tarafa, burunlara özellikle. Bütün burunlar tıklım tıklım duman. Herkesin tepkisi farklı dumana. Içime çektim ben önce, ama sonra uzun kolu düşündüm. Öyle bir kolum olsa, birkaç metrecik uzatsam kolumu alıversem sigarayı, bir nefes çekip iade etsem geri. Ne kötülük var bunda?

Birisi şarkı söylemeye başlıyor bir anda, hiç sormadan hangi şarkıyı duymak istediğimizi. Hepimiz gülümseyerek dinliyoruz bu terbiyesizi. Nasıl sormaz bize? Oysa aklımdaydı isteyeceğim sarkı. Aklımdan çıkamadı ya hep orda kalacak artık, ben mahvoldum. Nasıl da yorulacak aklım bundan sonra. Benim istediğimi söyleseydi alkışlayarak, kahkahalar atarak dinlerdim onu belki. O da daha mutlu olurdu o zaman.

Insanlar istediklerimi yaparsa çok mutlu olabilirler aslında. Ben mutlu olursam herkes mutlu olmaz mı? Kesinlikle olur.

Otobüs duruyor ıssız bir yolda. Inmemi istiyorlar, "olmaz" diyorum. "Şimdi değil daha yazmak istiyorum." Öyle iyiler ki kabul ediyorlar. Ama annem ve babam hala otoogardaymış. Öyle duydum. Benim arkamdan öyle çok ağlamışlar ki gözleri kurumuş. E gözleri kuruyunca da babam nasıl araba kullansın. Gidememişler eve. Yarın su götüreceklermiş babam ve annemin gözlerine. Gözleri yıkanınca her şey pırıl pırıl olacak onlar için. İyi ki bindim otobüse, yoksa gözleri kurumayacaktı ve yıkanmayacaktı şimdiden. Pırıldamayacaktı her şey. Iyi ki bu toz kokan otobüsteyim. Temiz havayı biraz daha sevmeye başlıyorum şimdi.

Hiç yorum yok: