Üzerine bol gelen bir tişört geçirdi. Mutfağa gidip su
kaynattı. Bir bardağın içine bolca kahve boşalttı. Çarpıntı yapacağını bile
bile suyu kahvenin üzerine boşaltıp şeker atmadan bir yudum içti. İyykk!
Suratını öyle bir buruşturdu ki bir gören, izleyen olsaydı kahkahalara
boğulurdu bu kez. Hemen birkaç küp şeker attı bardağa. İyice karıştırdıktan
sonra oturdu bilgisayarının başına. Maillerini kontrol etmeyi de pek ihmal
etmezdi. Bilgisayarına ulaşabildiği her an bakmayı adet edinmişti. Birkaç
reklam maili gelmişti… Sildi… Kahveden aldı bir yudum. Bu sefer buruşturmadı
yüzünü. Lezzetli olduğundan değil aslında ama nispeten iyiydi işte. Sonra bir
anda donup kaldı ekrana bakarken. Beklemediği bir haber gelmişti herhalde.
Neydi ki onu böyle şaşırtan haber? Hayret!
Neyse ki çok geçmeden kocaman bir gülücük geldi yüzüne.
Hemen telefonuna uzandı oturduğu yerden. Telefondaki kişiye iyi haberi verdi.
Başvurduğu işe kabul edilmişti. İşte şimdi her şey güzel geliyordu. Geç uyanmış
olması da umurunda değildi artık kahvenin tadı da. Maili iyice okudu. Tekrar
tekrar okudu. Yarın sabah erkenden ofiste olması isteniyordu. Yarın dediğine
bakmayın; pek uzun zaman kalmadı. Geç uyandı ve bütün günü yatakta yorganına
sarılı geçirdi. Hemen koştu nasıl göründüğüne bakmak ardından da ne giyeceğine karar vermek için. Darmadağınıktı aynada gördüğü ama
düzeltmek pek zor olmayacaktı. Bu kabul bütün karamsarlığını ve miskinliğini alıp götürmüştü bir anda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder