Ekim 22, 2014

Hermann Hesse - Sidarta


Gerçeklerle işimiz yok. Sidarta gerçekte kimdi, neydi önemli değil. Biz Sidarta'nın ta kendisini, daha romanın en başından binbir türlü övgüler alan oğlancığı konuşalım.

Çeşit çeşit şahaneliklere sahip Sidarta'nın öyküsü teknik açıdan düşünülecek olursa kuralına uygun yazılmış. Baştaki dinginlik biraz kısa verilmiş ama yine de orada. Sidarta, Brahmanlar Prensi ve geleceğin büyük bir bilge kişisi...

Gel gör ki durumdan memnun değil genç bilge. Ruhunu dopdolu hissetmiyor. Onu huzursuz eden boşluklar var ve o boşlukları doldurmaya kesin kararlı. O kararlı olmasaydı Hermann Hesse bize böyle bir kitap yazabilir miydi? 

İşte Sidarta böyle, içindeki boşluğu dolduracak olan gerçek bilgiye ulaşmak için kitap boyunca seyahat eder. Tam oldu, derken boşluk yerini korumaya devam eder. Ormanda yaşar bedevi olur; kentte yaşar dilenci olur. Hızını alamaz tüccar olur. Kamala'dan seksi öğrenir. 

Feminist bakış: Kamala sonunda yılan sokması sonucu ölür. Herkes bilir ki yılan erkeklik organını simgeler. Kamala alenen kaliteli orospudur ve elbette ataerki onu yok edecektir.

Bir ömür süren serüven sonunda, Sidarta aradığı bilgeliği bulur -o kadar da spoiler olmasın diye nerede bulduğunu söylemeyeceğim.

Bilinçli bir hayat yaşamamış fakat sonunda amacına ulaşmıştır. Sidarta belki de insanlığın tümüdür. Herkesin hayatını bir ömre sığdırmış ve sonunda doğaya dönüp huzura ermiştir. Belki de bana öyle gelmiştir.

NOT: Sidarta'yı farkında olarak böyle yazdım. Okuduğum çevirisine sadık kalasım geldi.

Hiç yorum yok: