Yapamadı... Sonunda hiçbir yere
gidemedi. Ne gerçek oldu istekleri ne de puf diye uçup gitti. Aslında umutsuz
sayılabilirdi. 20'li yaşlarını düşündüğünde o zaman aklından geçen tüm
hayallerini dün gibi hatırlıyordu. Neler neler yaşamış olacaktı yarım asırlık koca
bir kadın olduğunda. Her şeyden önce çok şehir, çok ülke gezecekti. O
zamanların heyecanını duydu içinde. Bir an için pırrr (!) diye uçuşuverdi sanki
kalbi.
‘Biipp biip biiip’
Bu sesle çamaşır makinesi, işini
bitirdiğini haber veriyordu.
Bir anda öyle donuklaştı ki
kadın, evde olduğunu bilmesek aniden gelen bu tiz sesin bir hastane odasında
kalbi duran hastanın öldüğünü haber verdiğinden emin olabilirdik. Donuk
bakışlarını mutfak masasına çevirdi. Masada duran paketten bir sigara çıkarıp
yaktı. Düşüncelere dalıp makinedeki çamaşırı unutmuştu. Kocası gelmeden
yapacağı işler vardı. Sandalyeye yığıldı. Ara vermeden çekiyordu sigarasından.
O sırada aklından geçenleri bilen herkes, içinde sıkışıp kalan hayalleri
öldürmeye çalıştığını tahmin edebilirdi. Hayalleri içeride yaşamaya devam
ettikçe mutsuz olacaktı çünkü.
Hayallerini hatırlıyordu. Teker
teker hepsinden nasıl vazgeçtiğini hatırlıyordu hemen ardından. Bu durumu
kabullenip başka biri olmuştu. Belki bütün kadınlar gibi içinden geçenleri yaşayamadığı
her gün hem kabullenişi hem de kızgınlığı artmıştı. Artıyordu.
15 yıllık bir uykudan uyanmış
gibi bakıyordu etrafına. 15 yıldır bu evde yaşıyordu ama raftaki tabakları,
tezgahta duran yarısı su dolu bardağını, duvardaki lekeleri ilk kez görüyormuş
gibi hayretle baktı her yere. Ayağa kalktı, evi dolaşmaya başladı. Çok yorgun
hissediyordu. Çamaşır ipine uzanmaktan yorulmuştu, buhar versin diye ütüye su
doldurmaktan yorulmuştu, domateslerin kabuğunu soymaktan yorulmuştu, toz
almaktan yorulmuştu, kocasından önce evde olup yemeği hazırlamaktan yorulmuştu.
Son 15 yıldır onu yoran her şey dev balonlar gibi şişmişti.
Sanki görünmez bir ip bağlamıştı
onu eve. Yaptığı şeylerin hiçbiri için bir sebep bulamadı. Evi tıka basa
dolduran yorucu balonların arasında daha hızlı yürümeye başladı. Pencerenin
kenarında duran sehpada daha bu sabah kocasının yırtılan donunu dikerken
kullandığı iğne iplik duruyordu. Bir hışımla atıldı sehpanın üzerine.
“YETEEEERR!” diye bağırarak
patlattı bütün balonları. Bir yandan ağlıyordu. Tanrının bile kafası karışırdı
eğer izliyor olsaydı bu olanları. Gözyaşları aktıkça artan gülümsemesi tanrıyı
bile korkuturdu. Banyoya girdiğinde aynadaki görüntüsüyle karşılaştı. Şöyle bir
baktı kendine çenesini gerdanına yaklaştırıp. Daha önce hiç görmemiş gibi
tanıyamadı omuzlarını. Memelerine dokundu. Kocasından başkasına göstermesinin
yasak olduğu memelerine dokunuşunu izledi bir süre.
“Tik tak tik tak”
Sanki yıllardır durmuş olan zaman
bir anda yoluna devam etmeye başlamıştı. Öyle heyecanlıydı ki saatin sesini midesinde hissetti. Kalbi
yerinden çıkacak gibi atıyordu. Pencereye yanaşıp biraz hava almak istedi, yetmedi
bu kadarcık hava.
Üzerine montunu alıp kapıyı çekti
ve sokağa çıktı. Bir daha dönmemek üzere. Onu hiç tanımadan yüzüne bakan bu
insanlarla bir arada yaşamaktan tiksinmişti artık. Hiç düşünmedi. Hiç tereddüt
etmedi. Arkasına dönüp bakmadı kapıyı çekerken.
Küçükken annesine büyüyünce dünyayı
gezeceğini söylemişti. Dediğini yapacaktı.
Kitaptaki diğer sesler için: http://kafekultur.com/urun/1364/kadin-sesleri
Kitaptaki diğer sesler için: http://kafekultur.com/urun/1364/kadin-sesleri
2 yorum:
Bu kadar umutsuz bi girişten bu kadar hızlı bi mutlu son çıkar mı?
Bence böyle önemsiz şeyler yazma. Dünya'yı kurtarmamız ve bilimsel davranmamız lazım. Din, cinayet, savaş, bencillik var.. Önemsiz şeyler yazmamalıyız
Yorum Gönder