Temmuz 12, 2011

ters/düz

Bir an önce sabah olsun diye heyecanlandığımız için uyuyamayız ya bazen işte öyle bir gece bu gece de. Uyuyamadıkça sabah daha da uzaklaşır. Oysa uyuyuversek ne olduğunu anlamadan sabah da oluverecek. Her ne için heyecanlanıyorsak, o şeyin/işin/kişinin kucağında buluvereceğiz kendimizi. Fakat olmaz işte. Her nerdeyse o uyku, kimin gözlerindeyse gelip bizim gözlerimizi bulmaz. Heyecanlı heyecanlı yarının hayaliyle/planlarıyla geceyi uzattıkça uzatırız. Gece uzadıkça da yavaşlar zaman, bazen durduğunu bile sanabiliriz. Aşığa kavuşma günüyse yarın, onun gözleri, dudakları canlanır gözümüzün önünde. Uyumak için gözlerimizi yumarız, sevgiliye sarılıp, onun kokusunu içimize çekerek küçük küçük öptüğümüzü görürüz. Oysa kısa bir boşluk ve ardından gelen uykudur sevgilinin kokusunu gerçekten içimize çekmek için gereken. İzin vermez heyecan. Açar gözlerimizi karanlığın ortasına. Karanlık oda sevgilin güzel yüzüyle dolar taşar. Sonra kalkar bir müzik açarız ve odada kendi kendimize dans ederiz. Onunla dans ediyormuş gibi, ellerimiz sevgiliyi sarmış gibi yapıp döneriz odanın içinde. Belki sevgiliyle hiç yapılmamıştır ve yapılmayacaktır o dans ama o an için sizin dansınızdır o.

Bir de sabah olmasın diye uyumak istemediğimiz geceler vardır. Hakikaten de uyumayız ama sabah olacak olan her neyse sabaha kadar sabah olmuş ve olan olmuş gibi hissederiz acıyı. Uyusak kabuslar görmekten korkarız, uyanık kalsak sabahı düşünüp kahrolmaktan korkarız. Böyle gecelerde hep korkarız ve kendimize/korkumuza inat en üzücü şarkıları dinleriz. Dinledikçe acımızı daha da derinleştiririz. Acılar derinleştikçe de tüm şarkılar bize yazılmaya başlar. Her kelimede kendimizi bulur daha sıkarız dişlerimizi. Hayır, yarın onu son göreceğimiz gün olmamalıdır. Fakat öyledir işte. Yarın sonudur onunla ilgili her şeyin; tüm sarılıp uyumaların, onun kokusunun, teninin güzelliğinin, bize bir şeyler anlatırkenki heyecanını izlemenin… Sonudur yarın ve son konuşmayı yapmak için de olsa onu bir kez daha göreceğimize sevinecek kadar umutsuz haldeyizdir. İçimizde koca bir duman bulutuyla kıvranırız yatakta. Nefes almamızı zorlaştırır bulut. Sabah olmasın, diye dualar ederken tanrıya lanet ederiz diğer taraftan.

Ve bu iki paragraftan hangisinin sonra yazıldığı önemli aslında. Hemen hepimiz çok iyi tanırız bu iki duyguyu da. Haksızsam söyleyin.

2 yorum:

Ayça Yaşıt dedi ki...

Yataklar konuşur, bazen duymamak için yastığın altına saklanır kulaklarıma bastırırım. Bazen sevgili'nin yüzünü görebilmek için aramızda kabaran yastığa bastırırım. Önce ya da sonra, bir yerinde sevdiceğim olsun.

gizemtas dedi ki...

Ne şanslı o kabaran yastığın diğer tarafındaki yüzün sahibi.